17 Temmuz 2008 Perşembe

Tek merkezden atılan manşetler

Bugünün gerçeğini iyi anlamak için dünü iyi hatırlamak gerekir.
Bugün Ergenekonculara kol kanat gerenler, daha dün Bülent Ecevit'i başbakanlık koltuğundan uzaklaştırmak için el ele vermişti.
O tezgâh içinde kimi aktif komutanlar, kimi emekli generaller, iş dünyasının önde gelen isimleri ve elbette kaçınılmaz olarak medya vardı.
Medya o zaman tek bir grubun fiili denetimi altındaydı, buna SABAH da dahildi.
Tek merkezden aynı manşetler atılıyordu.
Özel bir hastaneye yatırılan Bülent Ecevit'in sağlığı hakkında ipe sapa gelmez haberler manşet oluyordu.
Ne pisliği, ne bisküviyle beslenmek zorunda kalışı, ne tırnaklarının uzunluğu kalmıştı.
Rahşan Ecevit müdahale edip kocasını o hastaneden kaçırıp kurtarmasaydı, bir nevi darbeye tanıklık edecektik.
Aynı aktörler, aynı suç ortakları bugün yine devrede.
Ergenekon soruşturmasını yerle bir etmek için kolları sıvamış durumdalar.
Geçmiş biraz kazınırsa hepsinin gerçek yüzü ortaya çıkacak, bunun telaşı içindeler.
Her darbenin suç ortağı, tahrikçisi ve zemin hazırlayıcısı rolünü oynamaktan son derece mutlular.
Şimdi de normalde hiçbir ortak yanları olmaması gereken isimlere kol kanat germe çabası içindeler, çünkü onların önde gelen isimleriyle baş başa yenilmiş yemekler, gönderilip alınmış mesajlar var.
"Ergenekon'dan bir şey çıkmayabilir" deniliyor, mümkündür.
Bu ülkede Jandarma Genel Komutanı'nın uçak kazasında ölümünün üzerindeki esrar perdesi de kaldırılamadı, Özdemir Sabancı Suikastı'nı kimin sipariş ettiği de...
Yakın tarihi faili meçhul cinayetlerle dolu bir ülkede medyanın bu cinayetlerin sorumlularının peşine düşmek yerine, savcı avına çıkması ibretlik bir durumdur.
Onlar Hrant Dink'i maceraperest üçbeş gencin öldürdüğüne, Danıştay baskınını türbana kızan bir fanatiğin gerçekleştirdiğine inandırmak istiyor sizi.
Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar ise oraya kazayla düşmüş gibidir.
Bunların hesabını soramazlar çünkü boğazlarına kadar bu işlerin içindeler.
Önce Ecevit'e neler yaptıklarını anlatsınlar, sonra bugünü ayrıca konuşuruz.

2 bin işçiye polis müdahalesi

Toplu sözleşmelere ilişkin görüşmelerin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine İstanbul Büyükşehir Belediyesi binasına grev kararı asmak isteyen yaklaşık 2 bin işçiye polis müdahale etti. Biber gazı ve tazyikli su ile müdahale edilen işçilerden bazıları yaralandı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve iştiraklerinde çalışan yaklaşık 2 bin işçi, toplu sözleşme görüşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine sabah saatlerinde Edirnekapı'daki bir parkta toplandı. Pankart ve döviz açan grup, sık sık slogan atarak görüşmelerin sonuçsuz kalmasını protesto etti. Polis ekipleri de eylemci grup çevresinde yoğun güvenlik önlemi aldı. Daha sonra işçiler, Saraçhane'deki İstanbul Büyükşehir Belediye binasına grev kararı asmak için yürümek istedi. Polis grubun yürümesine izin vermedi. Grubun ısrarla yürümek istemesi üzerine polis, işçilere biber gazı ve tazyikli su sıkarak müdahale etti. Müdahale sırasında bazı işçiler yaralandı. Bölgedeki gerginlik devam ediyor.

İŞÇİLER, İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ'NİN KAPISINA GREV KARARI ASTI

Toplu sözleşmelere ilişkin görüşmelerin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine eylem yapan belediye işçileri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi binasına grev kararı astı. İşçiler, önerilen yüzde 8'lik zammı kesinlikle kabul etmeyeceklerini ifade etti.

Edirnekapı'da polisin müdahale ettiği belediye işçileri, gruplar halinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin karşısındaki Saraçhane Parkı'nda toplanmaya başladı. Polis, işçilerin belediye binası önünde ve cadde üzerinde beklemesine izin vermeyince işçiler, parkta bir süre polis kordonu altında bekledi. Burada Belediye-İş Sendikası yetkilileri ile polisler arasında pazarlık yapıldı. Pazarlıklar sonunda parkta toplanan yaklaşık 1000 kişinin tek sıra halinde trafiği aksatmadan belediyeye yürüyüşüne izin verildi. Belediye önüne gelen işçiler, Kadir Topbaş ve Hükümet aleyhine sloganlar attı.

Daha sonra işçiler adına basın açıklaması yapan Belediye-İş 2 No'lu Şube Başkanı Hasan Gülüm, "İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştirakleri ile Zeytinburnu, Gaziosmanpaşa, Bayrampaşa, Ümraniye, Üsküdar, Güngören ve Adalar Belediyesi'nde 6 aydır süren toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin grev aşamasına geldiğini belirtti. Gülüm, 27 bin belediye işçisinin toplu sözleşmelerin sonuçlanmasını beklediğini ve kendilerine yüzde 8'lik maaş zammı teklif edildiğini söyledi. Gülüm, bu zam miktarının kesinlikle kabul edilmeyeceğini ve grev kararının ardından sorunun çözümlenmesini beklediklerini sözlerine ekledi. Gülüm, Edirnekapı'daki polisin müdahalesine ise tepki gösterdi.

Basın açıklamasının ardından bir grup, hazırladıkları grev kararı metnine belediye binasının kapısına astı. Bu sırada işçiler de davul ve zurna ile halay çekti.

CİHAN

1 Mayıs 2008 Perşembe

*dizi özetleri



BÖLÜM ÖZETİ:

Firuz’un yıllarca sakladığı sır, ölüm döşeğinde bir adamın ağzından dökülüverir. Üstelik en çok canını yakacak kişiye... Gerçek ailesinin öldürüldüğünü ilk kez duyan bir genç için durum oldukça karmaşıktır. Boran tarafında ise herkesten çok güvendiği babasının bir katliama neden olduğunu öğrenmek, herşeyi alt üst edecek kadar güçlü bir yıkım nedenidir.

Öte yandan Berzan, Zeliha’ya duyduğu aşkla Boran’ın yolundan yürümeye başlar... Tıpkı onun Sıla için yaptığı gibi, ağalığı bırakmayı bile göze alacaktır... Boran dahil herkes değiştiğini düşünmeye başlar. Ancak değişim, bir insanın karakteri için ne kadar geçerli olabilir?


Hatırla Sevgili Bölüm 63 / Yeni Bölüm

BÖLÜM ÖZETİ:

Sağlık ekipleri İstanbul Üniversitesi’nin bahçesine atılan bombayla ağır yaralanan Yasemin’i hastaneye yetiştirirler. Aynı anda Ali de intihar girişiminde bulunan Zeynep’i hastaneye getirmiştir. İki kadın hastanede ölüm kalım savaşı verirken bütün aile koridorda toplanmış onlardan gelecek haberleri beklemektedir.

Necdet, artan şiddetle birlikte kontrgerillanın üstüne gitmeye başlar.

Işık ve Sevim, öldürülen iki öğretmenin cenazesini takip etmek için Kahramanmaraş’a giderler. Maraş’ta ki katliamın ortasında kalan iki gazeteci kadın, bir alevi ailesinin evine sığınırlar.





Bir gelin-kaynana hikayesi...
Bir aile komedisi...

Hepimizin ki gibi: Benim Annem Bir Melek!!!...


Ev hanımı Anne Neriman(Oya Başar); emekli dolmuş şoförü baba Cahit(Tarık Ünlüoğlu); baba mesleğini devam ettiren ve hala ailesiyle yaşayan büyük çocuk Metin(Şehsuvar Aktaş); karşı dairede oturan küçük oğlan Çetin(Ali Sunal); Çetin’in eşi Ece(Dolunay Soysert); Çetin’in patronu Hayrunisa Hanım (Nilgün Belgün); Metin’in nişanlısı Nalan (Ayçin İnci); Metin’in dolmuş durağının kahyası Bir-İki Sami (Bahtiyar Engin); dolmuş şoförü Artiz (Ufuk Özkan) ile çok eğlenceli bir hayatın penceresi açılacak…

Cadılığına çok cadı, ama bir o kadar da tatlı bir kaynananın etrafında; kocaman, mutlu ve çok komik bir aile!

"Benim Annem Bir Melek" her Pazar yeni bölümleriyle atv'de!

10 Mart 2008 Pazartesi

Tatile çıkacaklara önerilerimiz

Tatile çıkarken karşınıza çıkabilecek bazı sağlık sorunlarına karşı hazırlıklı olmalısınız. Basit önlemlerle pek çok sorunun üstesinden gelebilirsiniz.

Yolculuğu çıkmadan önce..

Dişlerinizin durumu nasıl? Yolculuğa çıkmadan önce dişhekimine mutlaka uğrayıp kontrolden geçiniz ki seyahatinizde başınıza iş açmasın.

Sürekli kullandığınız ilaçları ve reçetelerini, sağlık karnelerinizi veya özel sigorta belgelerinizi hazırlayınız.

Gideceğiniz yere yakın sağlık kuruluşlarının yerlerini öğrenmenizde fayda vardır.

Acil durumlar için 155 ve 112 numaraları aklınızda olmalıdır. Bu numaraları çocuklarınıza da öğretiniz.

Sağlık çantasında neler olmalı?

Basit bir sağlık çantası hazırlayınız. İçinde şunlar olmalı:

  • Antihistaminikler: Soğuk algınlığındaki burun tıkanıklığını giderir. Allerji ve böcek ısırıklarının kaşıntısında kullanılır. Uyku yapabilir. Araç kullanırken anti histaminik almayınız veya krem olarak sürülenleri tercih ediniz.
  • Antiasitler: Mide asidinden kaynaklanan şikayetlerde kullanılır. Aniden ülseriniz ağrımaya başladığı zaman eczane aramak zorunda kalmayınız.
  • Antiseptikler: Betadin, baticon gibi bir antiseptikle küçük yaraları temizleyebilirsiniz.
  • Bandajlar: Burkulmalarda, çarpmalarda kullanılabilir.
  • Yara bantları, gazlı bezler
  • Sivrisinek ve böcek kovucular
  • Bebekler için pişik kremi, diş jeli.
  • Güneşten koruyucu kremler ve losyonlar: En az 15 faktörlü olanları kullanınız.

  • Tatilde sık yaşanan sağlık sorunları

    Karın ağrıları: Her zaman büyük bir sorun olduğu anlamına gelmez. Sıklıkla kötü hazırlanmış veya alışılmışın dışındaki yemeklerden kaynaklanır. Genellikle ishal vardır. Kendiliğinden geçerler. Eğer ağrının süresi 4 saati geçmişse ve ağrı daha da şiddetlenmişse doktora gidiniz. Önce ağrı başlamış daha sonra saatler içinde üzerine bulantı eklenmişse sorun ciddi demektir.

    Güneş Yanıkları: Hafif güneş yanıkları için merhemler ve losyonlar kullanılır. Eğer deride su toplanmışsa -yani veziküller oluşmuşsa- bunları patlatmamak gerekir. Öğle saatlerinde güneş ışığına maruz kalınmamalıdır. Ciddi yanıklarda doktora gidilmelidir.

    Böcek ve sinek ısırıkları: Antihistaminik kremler kaşıntıyı giderirler. Şiddetli durumlarda sağlık kuruluşuna gitmek gerekebilir.

    Denizanası ile temas: Denizanası cilde temas ettiğinde nematokist adı verilen dikenleri batar, içindeki zehirli maddeler cilde geçerek kızarıklık, şiddetli ağrı ve duyu kaybına neden olur. Ciltte kabarıklıklar meydana gelebilir. Bir kaç saat içinde lezyonlar kaybolur.

    Denizanasıyla temas söz konusu olduğunda etkilenen uzuv fazla hareket ettirilmemelidir. Yaraya yarım saat tuzlu su uygulanmalıdır. Tatlı su uygulanmaz çünkü nematokistler patlayabilir. Havluyla veya bezle de silinmemelidir. Nematokistleri patlatmadan ciltten uzaklaştırmak gerekir. Bunun için traş köpüğü nazikçe lezyonun üzerine sürülür ve cilt jilet yardımıyla hafifçe traşlanır.

    Denizkestanesi: Sırtında zehirli dikenleri vardır. Cilde temas edince ağrı, yanma ve renk değişikliği yapar. Eğer ciltte hiç diken kalmamışsa 48 satte düzelir. Kalan dikenleri çıkartmak gerekir. Dikenleri çıkarmak için cımbız kullanılır. Bir fırça yardımıyla zeytinyağı sürülmesi ile dikenler çıkarılabilir. Amonyak kullanılarak gözle görülmeyen dikenler eritilebilir. Balmumunun cilt üzerinde dondurulduktan sonra kaldırılması da alternatif yöntemler arasındadır.

    Akrep ve yılan sokmaları: Ülkemizde zehirli yılan ve akrep türleri fazla yoktur. Yine de böyle bir durumda en yakın sağlık kuruluşuna giderek akrep veya yılan serumu almak gerekir.

    İyi tatiller dileriz.

    Behçet Hastalığı

    Behçet Hastalığı birden fazla organ sistemini ilgilendiren, kronik ve kesin tedavisi olmayan bir hastalıktır. Ülkemizde oldukça sık görülür. "Behçet" ismi onu 1937 yılında ilk defa tanımlamış olan ünlü Türk bilim adamı Hulusi Behçet'ten gelmektedir.

    Behçet Hastalığı özellikle ülkemizde ve Akdeniz ülkelerinde sık görülür.

    Hastalığın temel belirti ve bulguları şöyledir:

  • Ağızda tekrarlayan aftlar (ülserler),
  • Genital bölgelerde (cinsel organ çevresinde) yara bırakan ağrılı ülserler,
  • Gözde üveit (gözün iç yapılarında iltihap)
    Bunlara ilave olarak:
  • Eklem iltihapları (artrit)
  • Damar iltihapları (vaskülit)
  • Anevrizmalar
  • Pıhtılaşma eğilimi

    Behçet Hastalığı hangi sorunlara yol açar?

  • Körlük: Tedavisi ihmal edilen kimselerde bir kaç sene içinde üveit ve retina damarlarındaki iltihapla birlikte körlük meydana gelir.
  • Nörolojik Sorunlar: Beyin ve meninkslerdeki lezyonlar sonucu ilerleyici felçler, kişilik değişiklikleri, menenjit ve demans gelişebilir.
  • Vasküler Hastalıklar: Damar iltihapları, anevrizmalar ve ölümcül anevrizma yırtıkları meydana gelebilir. Akciğerde vasküler tutulum olduğunda öksürükle birlikte kan gelebilir.

    Behçet Hastalığı'nın Tanısı

    Tanı için herhangi bir laboratuvar incelemesi kullanılmaz. Tanı genellikle klinik olarak konur, yani şikayetler ve bulgular doğrultusunda konur. Ancak diğer hastalıkların olmadığından emin olmak için tetkik yapılabilir.

    Tedavisi

    Behçet hastalığının kesin tedavisi yoktur. Çünkü söz konusu yaygın inflamasyonuna neyin sebep olduğu bilinmemektedir. Fakat kolşisin, kortikosteroid ve immün süpresör ilaçlarla mevcut iltihabın ilerlemesi durdurulabilir. Ayrıca ağızdaki ve genital bölgelerdeki yaralara kolşisinin iyi gelmektedir.

    Behçet hastalığının neden olabileceği sorunların takibi şarttır. Örneğin üveit için her 6 ayda bir göz doktoruna gitmek gerekir. Gastroenterologlar da şüphelenirlerse sindirim sistemindeki ülserler için endoskopi yapabilirler.

    Medikal tedavinin -yani İlaçla tedavinin- yanı sıra eğer anevrizma gelişmise cerrahi müdahale de gerekebilir.

    Sonuç olarak

    Behçet hastalığı düzenli takiplerle kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Behçet hastalarının düzenli ilaç kullanmaları ve herhangi bir nedenle bir doktora gittikleri zaman Behçet hastası olduklarını söylemeleri gerekir.

    Sağlıklı ve mutlu günler dileğiyle.

  • Astım ve Tedavisi

    Astım, hava yollarının kronik inflamatuvar hastalığıdır. Yani soluk yolu boyunca meydana gelmiş kalıcı bir iltihap söz konusudur. Ancak bu iltihabın (enflamasyonun) nedeni mikroplar değildir. Henüz iltihabın tam olarak hangi mekanizmayla ortaya çıktığı bilinmediği için tam olarak nasıl ortadan kaldırılacağı da bilinmemektedir. Zamanla bu iltihap ilerler ve soluk yolunu tıkar.

    Fırıncılarda, mobilyacılık, boyacılık, hayvancılık gibi işlerle uğraşanlarda sık görülür.

    Sigara ve alerji hastalığı ağırlaştıran iki önemli etkendir. Ev tozu akarları, polenler, küf mantarları, hamam böcekleri gibi allerjenler astımlı bir kişiyi "akut astım krizine" sokabilir.

    Belirtileri nelerdir?

  • Nefes darlığı
  • Hışıltılı Solunum: Islık sesi olarak da ifade edilir. Astım hastalığının çok tipik bir belirtisidir.
  • Öksürük: İnatçı, 3 haftadan uzun süren, özellikle sabaha karşı artan ve gece uykudan uyandıran bir öksürük vardır.

    Astım tanısı nasıl konulur?

  • Akciğer Grafisi: Doktorunuz önce diğer hastalıkların olmadığından emin olmak için bir akciğer röntgeni isteyecektir.
  • Spirometri: Akciğerlerin işlevlerindeki bozuklukları ortaya çıkaran ve sık yapılan bir ölçümdür.
  • PEF takibi: Pef-metre adı verilen cihazla hastanın evde kendi yapacağı ölçümlerle yapılan tanı yöntemidir.
  • Provokasyon Testleri: Solunum yollarındaki aşırı duyarlılığı gösteren testlerdir.

    Astım Tedavisi

    Astım tedavisinde ilk yapılacak olan sigaradan ve allerjiye neden olan faktörlerden uzak durmaktır. Ev akarlarına karşı evde nemin azaltılması, halıların ve tüylü oyuncakların kaldırılması, ahşap veya deri mobilya kullanılması tavsiye edilir.

    Astım kronik bir hastalıktır. Dolayısıyla tedavisi ömür boyudur. Astım hastaları hiç şikâyetleri olmasa bile astım ilaçlarını kullanmak zorundadırlar. Aksi takdirde her yeni "akut astım atağında" solunum yollarındaki iltihap daha da artacaktır.

    Astım ilaçları başlıca iki çeşittir.

  • Hava yolunu genişletenler: Tıkanıklığı giderirler, nefes alıp vermeyi kolaylaştırırlar.
  • İltihap gidericiler: Hava yollarındaki iltihabın artmasına engel olurlar. Ancak iltihabı tamamen geçiremezler.

    Tedavinin ihmal edilen ancak çok önemli bir tarafı da ilaçları doğru şekilde kullanmaktır. Pek çok astımlı kişi ilaçları yanlış manevralarla kullandıklarından tedaviden fayda göremezler. Astım ilaçlarını kullanmak zordur ve özel bir eğitim gerektirir. O yüzden doktorunuzdan ilaçların nasıl kullanılacağını size göstermesini isteyiniz.

    Sağlıklı ve mutlu günler dileğiyl

  • El-Bilek Kanalı Hastalığı (Karpal Tünel Sendromu)

    Karpal tünel sendromu, el bileğinin bir hastalığıdır. Bilekteki karpal tünelden geçen median sinirin sıkışması sonucu ortaya çıkar.

    El-Bilek Kanalı Hastalığı belirtileri nelerdir?

  • Geceleri ellerde ortaya çıkan ve zaman içinde giderek şiddetlenen uyuşmalar ve ağrılar. Uykudan uyandırcak kadar kötü olabilir ve kola, omuza yayılabilir.
  • Avuç içinde ve parmaklarda his kaybı veya elektrik çarpması hissi. Özellikle baş, işaret ve orta parmaklarda görülür.
  • Elde kuvvet kaybı, tutamama, tutulan şeyleri düşürme.
  • Eli sallamakla bu ağrıların hafiflemesi.

    Neden olur?

    El-Bilek kanalı hastalığı hekimler tarafından çok eskiden beri bilinmesine rağmen başka hastalıklarla karışabilmekte ve çoğu zaman hastalar doğru tanı alamadığı için hekim-hekim dolaşmaktadır. El-bilek kanalı hastalığı yerine boyun fıtığı tanısı alarak ameliyat olmuş ancak şikayetlerinden kurtulamamış hastalara sık rastlanmaktadır.

    El bileği karışık bir anatomik yapıya sahiptir. Parmak ve el hareketlerini sağlayan adele-sinir-damar kompleksi buradan geçerek, dağılır. Median sinir dediğimiz, başparmak ve işaret parmağının hareket ve duyusunu sağlayan bir sinirde bileğin iç yüzünün ortasından geçerek el içinde dallara ayrılır. Bu sinirin üstü, el bileği hizasında ve kısmen de avuç içinde kalın koruyucu özelliği olan bir bandla kaplıdır. Bu koruyucu band , orta yaşlara doğru çeşitli nedenlerle kalınlaşarak, altında kalan ve koruduğu siniri sıkıştırır.

    Karpal tünel ve median sinir.

    En sık nedeni aşırı kullanmaya bağlı bant kalınlaşmasıdır. Özellikle bileğine yük vererek senelerce çalışan kimselerde, daktilo-bilgisayar kullanlarda, örgü ören ve yoğun ev işleri yapan ev hanımlarında, oto tamircileri gibi el bileğini çok kullanan kişilerde sık ortaya çıkar.

    Bazen bu hastalık başka bir hastalığın parçası olarak karşımıza çıkabilir.

  • Diabetes Mellitus
  • Hipotiroidizm
  • Akromegali
  • Romatoid Artrit
  • Gut gibi..

    Nasıl teşhis konulur?

    Tanı, şikayetlerin ayrıntılı öyküsü ve bu duruma yol açacak diğer nedenlerin araştırılmasıyla konulur. Boyun fıtığı ve kireçlenmesi tanısı konan hastaların bir kısmında , el bilek kanalı hastalığı da mevcut olup, bu duruma çift darlık adı verilir. Hem boyunda omurilik ve sinir kökü sıkışmıştır, hem de el bileği kanalı darlığı mevcuttur.

    Boyun MR’ı ve ENMG (sinir elektrosu) tetkikleri yapılarak tanı kesinleşir.

    El-Bilek Kanalı Hastalığının Tedavisi

    Başlangıçta,

  • Aşırı kullanmayı engellemek, el bileğine aşırı yük binmesine neden olacak işlerden kaçınmak
  • Ağrı kesiciler ve antienflamatuvar ilaçlar
  • Bilek egzersizleri
  • El bileği atelleri, gece atelleri
  • Lokal ya da sistemik kortizon enjeksiyonları çoğu kimse için yeterli olmaktadır.

    Ancak zaman içinde şikayetler tekrar başlar ve kalıcı çözüm basit bir cerrahi girişimle sinirin serbestleştirilmesidir. Lokal veya genel anestezi altında, mikroskop kullanılarak el bileğinden avuç içine doğru yapılan 1-2 santimlik bir kesiyle, sinirin üstündeki band kesilerek, sinirin sıkışması ortadan kaldırılır. Bu yöntem kalıcı bir rahatlamaya neden olur. Ameliyat sonrası 3-5 gün el bileği istirahatini takiben, hasta normal yaşantısına döner.

    Önerilerimiz:

  • Daktilo ve bilgisayar kullanırken, zaman zaman ellerinizi istirahat ettiriniz.
  • Ev işlerinde bileğe çok güç binen durumlarda dikkatli olunuz.
  • Gece uykuda bileğinizin üstüne yatmayınız.
  • Özellikle geceleri ellerinizde uyuşmalarla uyanıyorsanız, uykunuz bölünüyorsa el-bileği kanalı hastalığı başlıyor demektir.
  • Tedavisi mümkün olan bu hastalıkta basit bir cerrahi girişim kalıcı çözüm sağlar.

    Op.Dr.Levent Akduygu
    Türkiye Hastanesi

  • Dikkat eksikliği - Hiperaktivite Bozukluğu (ADHD)

    ADHD tanısının konulması için aşağıdaki üç kriterin de varolması ve bu sorunun çocuğun işlevsel yetilerini ciddi bir şekilde etkiliyor olması gereklidir.

    ADHD'nin temel belirtileri şunlardır:

  • Hiperaktivite (Aşırı Hareketlilik)
  • Dikkat eksikliği
  • İmpulsivite (Dürtüsel Ataklık)

    ADHD olan çocuklar hiperaktiftir.

    "Hiperaktif"in anlamı "aşırı hareketli" demektir. Küçük çocuklar için hiperaktif görünmek normaldir. Tüm çocukların yaklaşık üç yaşına kadar hareket dereceleri artar. Bu yaştan sonra giderek azalır. Ancak hiperaktivite bebeklerde ve hatta henüz doğmamış bebeklerde de görülür. ADHD'li çocukların anne karnında doğmadan önce çok hareketli olduklarını gösteren raporlar vardır. Bunların çok fazla ağlayan ve uyku düzeni bozuk bebekler olduğu konusunda yayınlar çıkmıştır.

    ADHD'li çocukların yaşıtlarına göre daha hareketli olduklarının ve dikkatlerini yoğunlaştırmada güçlük yaşadıklarının farkına varılmış olabilir. Esas güçlük okula başladıklarında daha belirgin hale gelir. ADHD'li çocuklar okulda sıklıkla sıralarında oturmayan veya otursalar bile uzun zaman orada kalamayan çocuklardır.

    Sürekli konuşan, bağıran, başkalarını rahatsız eden ve herkesi işten alıkoyan çocuklar olmaları muhtemeldir. Düzensiz olma ve eşyalarını unutma ve kaybetme eğilimindedirler.

    Öğretmenler bu tür davranışlara sinirlenirler. İlk zamanlar çocuğun arkadaşları başlangıçta bu durumu kabul ederler ve eğlendirici bulurlar. Ancak zamanla ADHD'li olan çocuk özelliği gereği onlara impulsiv bir şekilde saldırmaya ve öğrenmeden alıkoymaya başlayınca, onlar da bu tür çocukları rahatsız edici bulmaya başlarlar.

    ADHD'li çocuklar impulsiftir (dürtüseldir).

  • Yaptıklarına dürtüleri yön verir.
  • Davranışlarının sonuçlarını düşünmeden hareket ederler.
  • İsteklerini erteleyemezler, ataktırlar.
  • Yolda dikkatlerini çeken bir şey olduğunda trafiğe dikkat etmeden karşı karşıya geçmek isteyebilirler.
  • Dikkat çekme arzusu ile başkalarının sözüne karışırlar, söz keserler. Düşünmeden konuşup yanlış şeyler söylemeleri sosyal alanda problemlere yol açar ve umutsuzca arkadaş edinmeye çabalayan çocuğun dışlanmasına neden olur.

    ADHD'li çocuklar dikkat etme ve dikkatlerini sürdürme konusunda güçlük çekerler.

  • İmpulsiv ve hiperaktif davranışları nedeni ile akranları arasında sivrilip göze çarparlar ama "öğrenmek" onlar açısından güçlük teşkil eder.
  • Öğrenme güçlüğüne sadece akademik alanda, derslerde değildir. Yüzmeyi, bisiklete binmeyi öğrenmek gibi motor becerileri kazanmalarında da zorluk çekerler. En önemlisi de konuşmada, sohbetlere ve grup aktivitelerine katılmada rastlanılan sorunlardır.
  • Bu tür güçlükler dikkatlerini yoğunlaştıramamalarından kaynaklanır. Oysa çoğunlukla bu becerileri öğrenebilecek yetenektedirler.
  • Arkadaş bulma konusunda güçlük çekerler ve çoğunlukla bulduğu arkadaşlar "yanlış kişilerdir". Çocuklar çoğu zaman bunun farkındadırlar, üzülürler ve nasıl değiştirileceğini bilseler değiştirmek için ellerinden gelen herşeyi yaparlar.

    ADHD olan çocuklar öğrenme güçlüğü çekebilirler.

  • Hiperaktivite, dürtüsellik ve uzun süreli dikkat yoğunlaştırmada yaşadıkları güçlükler çocukların öğrenme yetilerini ciddi şekilde zayıflatır.
  • Eğer çok parlak değiller ise sınıfın gerisinde kalırlar.
  • Özellikle okuma yazmada zorluk çekerler ve önemli bir kısmında özel öğrenme güçlükleri vardır.
  • Akran gruplarından bir kere geri kaldıklarında onları yakalamakta çok zorlanırlar.
  • Kendi akran grupları kadar uzun süre dikkatlerini yoğunlaştıramazlar. Çevredeki sesler ve hareketler zihinlerini kolayca dağıtır, öğretmenin verdiği önemli bilgileri yakalayamazlar.
  • El yazıları oldukça düzensizdir.
  • ADHD'li çocuk okulda olduğu gibi evde de kendini gösterir ve hem kişilerin hem de eşyaların zarar görmesine neden olur.
  • Bu çocukların kırılmamış neredeyse bir tane oyuncağı yoktur.
  • ADHD olan çocukların genellikle diğerlerinden daha az uykuya ihtiyaç duymaları, herkesin kronik yorgunluk çekmesine ve ana babaların yeterince vakit ayıramamasına neden olur.
  • Gevezelik, gürültü, hareket, ağız dalaşları ve eşyalara zarar verme aile tablosunun ayrılmaz parçası olmuştur.
  • Televizyonda bir çizgi filmi başından sonuna kadar izleyemezler ve oyuncakları ile tek başına uzun süre oynayamazlar.
  • ADHD olan çocukların aileleri arasında umutsuzluk ortak bir duygudur. Çocuğun güçlüklerinin altında yatan neden tanındıkdan ve "ADHD" tanısı kondukdan sonra anababalar büyük bir rahatlama duygusu yaşarlar.

    Ana babaya öneriler:

  • Öncelikle mutlaka bir psikiyatr veya bir psikologdan yardım alınmalıdır.
  • Sabırlı olunmalıdır. Çocuğun davranışları, anne babayı kızdırmak için bilerek yapılmış yaramazlık olarak değil bir rahatsızlık belirtisi olarak algılanmalıdır.
  • Davranış olduğu anda yanıt veriniz. ADHD'li çocuklar diğer çocuklardan daha fazla ve daha çabuk ödüllendirilmeye ihtiyaç duyar. Verdiğiniz yanıttan çok (övgü, fiziksel yakınlık, özel bir yiyecek) zamanlama önemlidir. Önemli olan ödülün davranışın hemen ardından gelmesidir.
  • Daha sık geri bildirimde bulununuz ve davranışın sonuçlarını yansıtınız.
  • Olumlu davranışların ardından somut ödüller veriniz. (Süslü kalem, kitap gibi)
  • Olumsuzdan çok olumlu yanıt kullanınız. Bu çocuklar o kadar çok yanlış yaparlar ki eğer dikkatinizi yanlışlar üzerinde yoğunlaştırırsanız onları sürekli cezalandırmak zorunda kalırsınız. Orta düzeydeki cezalar ( yalnız bırakma, ara verme, küçük bir ödülü iptal etme) son çözüm olarak yararlı olabilir. Fakat bunlar az ve dikkatli bir şekilde sürekli bir ödül programıyla birlikte kullanılmalıdır.
  • Tutarlı olunuz. Zaman içerisinde iyi ve uygun davranışlara yanıt verme konusunda tutarlı olmayı başarmalısınız.
  • Problemleri önceden farkediniz ve önlem alınız. Çocuğunuz için sıkıntılı olabilecek zamanları tahmin ederek uygun olmayan davranışı engelleyebilirsiniz.
  • Yönergelerinizi açık ve net veriniz ve zaman sınırlaması koyunuz. Örneğin "yarım saat içerisinde odanı toparlamanı istiyorum." veya "yarım saat oturup kitap okumanı istiyorum" gibi...
  • Eğer bu tür çocuklara ilgi ile, sabırla ve sevgiyle yaklaşılırsa ve çocuğun çabası (çok az bile olsa) fark edilirse çok güzel sonuçlar alınabilir ve problem ile başa çıkılınabilir.

    Sevgiyle kalın.

    Psikolog Yasemin Ataseven

  • Tansiyon nasıl ölçülür?

    Tansiyonunu ölçeceğiniz kişinin son yarım saat içinde kahve, alkollü içecek, çay, kola veya sigara içmemiş olması, ağır egzersiz yapmamış olması ve ölçümden önce dinlenmiş olması gerekmektedir.

    Kişinin kolu sıvanır. Tansiyon aletinin kola sarılan kısmına "manşon" denir. Manşon kalple aynı hizada olacak şekilde sarılmalıdır. (Ya da daha kolayı, dirseğin katlanma çizgisinin bir-iki parmak üzerinden sarılır.)

    Manşon sarmanın püf noktası, manşonu pompa ve göstergeye bağlayan iki hortumun kolun üzerinde kalacak şekilde sarılmasıdır.

    Manşon sarıldıktan sonra steteskopunuzu kulağınıza takınız. Steteskopun sesleri alan kısmına "steteskopun diyaframı" denir. Diyaframı bir yere çarpmamaya dikkat ediniz, kulağınız etkilenebilir. Diyaframı dirsek çukurunda gövdeye yakın tarafa yerleştirmelisiniz. (Çukurun ortası değil, çukurun gövdeye yakın yarısına.) Çünkü dinleyeceğiniz "brakial arter" isimli damar tam bu hizadan geçer.

    Burada da bir püf noktası söz konusu. Pompayı tutacağınız el değil de diğer elinizle, tansiyonunu ölçtüğünüz kişinin dirseğini alttan desteklerken aynı elinizin baş parmağıyla da steteskopun diyaframını dirsek çukurunda muhafaza ediniz.

    Diyafram manşonun altına şıkıştırılmaz! Bu şekilde ölçümler hatalı sonuç verir. Ayrıca hastanın kolunu muhakkak alttan desteklemek gerekir. Çünkü hasta kolunu düşürmemek için kasarsa ölçüm hatalı olur.

    Şimdi manşonu şişirmeye başlayabilirsiniz. Burada amacımız manşon içindeki hava basıncının, damarlar içindeki basıncı yenmesidir. Dolayısıyla ne bir nabız ne de herhangi bir ses alabildiğimiz "sessiz" sahaya ulaşana kadar şişirmektir.

    Manşonu yaklaşık 180 mm.Hg'ya ("180 milimetre-civa" diye okunur) kadar şişiriniz. Bu basınç çoğu kimsede damarlardaki basıncı yenmeye yetecektir. Eğer bu seviyede nabız atışına benzeyen hiçbir ses duymuyorsanız 30 mmHg. kadar daha şişirip yine nabız atışı şeklinde hiçbir ses duymadığınızdan emin olunuz.

    Eğer hala nabız atışına benzer sesler alıyorsanız nabız, sesleri kaybolana dek şişirip yine 30mmHg yukarısının da sessiz olup olmadığını kontrol ediniz. Bazen yanılgıya düşüldüğü için bu 30mmHg'lık kontrolün yapılmasında fayda vardır.

    Şimdi yavaş bir şekilde havayı boşaltmaya başlayınız. Gözünüz de basınç göstergesinde olmalıdır. Saniyede 2mm hızla basıncı düşürünüz. Basınç düşerken nabız atışlarını ilk duyduğunuz basınç değerini aklınızda tutunuz. İşte bu basınç "sistolik basınç" ya da "büyük tansiyon" denilen basınçtır. Artık damar içinde kan akışı başlamış demektir. Basıncı düşürmeye devam ediniz.

    Nabız sesleri -tıpta bu seslere "Korotkoff sesleri" denir- basınç düştükçe değişecek ve bir noktadan sonra kaybolacaktır. Seslerin kaybolduğu nokta küçük tansiyondur(diyastolik basınç). Yani sesleri ilk ve son duyduğunuz basınçlar size o kişinin tansiyonunu verir.

    En önemli püf noktası: Tansiyon saat ve nabızla birlikte kaydedilir. Örneğin:

    Saat: 14:00 Tansiyon: 115 / 75 Nabız: 90

    Nabız atışlarını el bileğinin iç yüzünün başparmak tarafında hissederek bulabilirsiniz. Nabız atışlarını hissetmek için işaret, orta ve yüzük parmaklarınızı kullanınız. Bulamıyorsanız fazla dert etmeyiniz çünkü nabız tutabilmek belli bir tecrübeyi gerektirir. Bir sağlık personelinden yardım isteyebilirsiniz.

    Eğer ölçtüğünüz tansiyon 140 / 90 'ın üstündeyse (örneğin 140 / 95 veya 170 / 120) bu tansiyon "yüksek" kabul edilir. Daha doğru sonuçlar elde etmek için 15'er dakika arayla üç tansiyon ölçümü yapıp bunların ortalaması alınız.

    Hasta Hakları

    Bir Sağlık Kuruluşuna, sağlık hizmeti almak için başvuran herkesin;



    1. Hizmetten genel olarak faydalanma:
    Adalet ve hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde sağlıklı yaşamanın teşvik edilmesine yönelik faaliyetler ve koruyucu sağlık hizmetlerinden faydalanmaya,

    2. Eşitlik içinde hizmete ulaşma:
    Irk, dil, din ve mezhep, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınmadan hizmet almaya,

    3. Bilgilendirme:
    Her türlü hizmet ve imkanın neler olduğunu öğrenmeye,

    4. Kuruluşu seçme ve değiştirme:
    Sağlık kuruluşunu seçme ve değiştirmeye ve seçtiği sağlık kuruluşunda verilen sağlık hizmetlerinden faydalanmaya,

    5. Personeli tanıma, seçme ve değiştirme:
    Sağlık hizmeti verecek ve vermekte olan tabiplerin ve diğer personelin kimliklerini, görev ve ünvanlarını öğrenmeye, seçme ve değiştirmeye,

    6. Bilgi İsteme:
    Sağlık durumu ile ilgili her türlü bilgiyi sözlü veya yazılı olarak istemeye,

    7. Mahremiyet:
    Gizliliğe uygun olan bir ortamda her türlü sağlık hizmetini almaya,

    8. Rıza ve İzin:
    Tıbbi müdahalelerde rızanın alınmasına ve rıza çerçevesinde hizmetten faydalanmaya,

    9. Reddetme ve durdurma:
    Tedaviyi reddetmeye ve durdurulmasını istemeye,

    10. Güvenlik:
    Sağlık hizmetini güvenli bir ortamda almaya,

    11. Dini vecibelerini yerine getirebilme:
    Kuruluşun imkanları ölçüsünde ve idarece alınan tedbirler çerçevesinde, dini vecibelerini yerine getirmeye,

    12. Saygınlık görme:
    Saygı, itina ve ihtimam gösterilerek, güleryüzlü, nazik, şefkatli sağlık hizmeti almaya,

    13. Rahatlık:
    Her türlü hijyenik şartlar sağlanmış, gürültülü ve rahatsız edici bütün etkenler giderilmiş bir ortamda sağlık hizmeti almaya,

    14. Ziyaret:
    Kurum ve kuruluşlarca belirlenen usül ve esaslara uygun olarak ziyaretçi kabul etmeye,

    15. Refakatçi bulundurma:
    Mevzuatın, sağlık kurum ve kuruluşlarının imkanları ölçüsünde ve tabibin uygun görmesi durumunda refakatçi bulundurmayı istemeye,

    16. Müracaat, şikayet ve dava hakkı:
    Haklarının ihlali halinde, mevzuat çerçevesinde her türlü başvuru, şikayet ve dava hakkını kullanmaya,

    17. Sürekli hizmet:
    Gerektiği sürece. sağlık hizmetlerinden yararlanmaya,


    hakkı vardır.

    Aşı Takvimi

    Doğumda: Hepatit B
    1 Aylık: Hepatit B
    2 Aylık: Polio (Çocuk felci),
    DBT
    Hib(menenjit) ve Hepatit B
    3 Aylık: BCG (Verem, Tüberküloz)
    4 Aylık: Polio, DBT, Hib
    6 Aylık: Polio, DBT, Hib
    9 Aylık: Kızamık
    12 Aylık: Su Çiçeği, Hepatit B
    15 Aylık: MMR
    18 Aylık: Polio, DBT, Hib
    5-6 yaşında: (İlkokul 1) DBT
    11-12 yaşında: (ilkokul 5) Tetanoz
    Lise 1: Tetanoz

    Baz istasyonları tehlikeli midir?

    Baz istasyonları 20-45 watt civarında değişen güçlerle çeşitli binalara, kulelere, köprülere monte edilmektedir. Baz istasyonları televizyon vericileri kadar yoğun manyetik alan oluşturmazlar.

    Uygun yerleştirilmiş baz istasyonlarının halk sağlığına olumsuz etkisi yoktur. Söz gelimi üzerinde kuvvetli baz istasyonu kurulmuş bir kulenin altındaki dolaşan bir kişinin alacağı radyasyon miktarı, cep telefonuyla konuşmakta olan bir kişinin alacağı radyasyonun "5000'de biridir". Yani baz istasyonları cep telefonundan daha az tehlikelidirler. Buna rağmen insanlar çevrelerindeki baz istasyonlarından daha çok endişe ederler.

    Burada önemli olan nokta baz istasyonu takıldığı noktanın 16 metrekare civarında kimsenin bulunmaması gerekir. Yani baz istayonu bir binaya takılıyor ise en yakın daireden en az 4-5 metre yükseğe veya uzağa takılmalıdır. Bu mesafenin ötesi güvenlidir.

    Cep telefonları kanser yapar mı?

    Onkoloji enstitülerinde yapılan labaratuvar çalışmalarında cep telefonlarının yaydığı radyasyonun kansere yol açtığı şimdiye kadar bilimsel olarak kanıtlanamamış veya istatistiki olarak gösterilememiştir. Çalışmalar hâlâ sürmektedir.

    Çok yüksek radyasyon seviyelerinin insanlarda zararlı etkilere neden olduğu bilinmektedir. Ancak burada sözü edilen "yüksek radyasyon seviyesi" ile cep telefonları değil çok güçlü UHF/VHF televizyon vericileri, FM radyo vericileri ve radarlar kastedilmektedir. En çok korkulması gerekenler bunlardır.

    Örneğin İstanbul Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı'nın UHF/VHF televizyon vericilerinin bulunduğu Çamlıca'da yaptığı çalışmalarda bu radyasyonun etkisi altında yaşayan insanların vücut sıcaklıklarının 2 derece daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.

    Cep telefonuyla 6 dakikadan uzun konuşulmamalıdır. Oysa cep telefonuyla yapılan görüşmelerde eğer konuşma süresi 6 dakikayı geçmişse, sadece telefonun en yakın etkilediği kulak çevresindeki ve beyindeki dokularda yalnızca 0.5 derecelik bir sıcaklık artışı meydana gelir. 6 dakikadan daha kısa süren görüşmelerde böyle bir sıcaklık artışı meydana gelmez.

    Vücut ısısının yarım derece artması ile kanser arasında bir ilişki yoktur. Sıcaklık artışının vücuda hangi olumsuz etkileri olduğu henüz bilinmemektedir. Belki de vücudun dengesini bozuyor diye düşünülebilir. Fakat ortada cep telefonuyla meydana geldiği kanıtlanabilmiş başka bir hastalık da yoktur.

    İnme

    Beyni besleyen damarların tıkanması sonucu ortaya çıkan tabloya inme denir. Meydana gelen hasar kalıcı olabilir, ki bu durumda kişi artık kalıcı olarak felç olup kolunu kullanamayabilir, yürüyemeyebilir veya konuşması bozulabilir. Geçici bir hasar oluşursa zaman içinde iyileşir, hasta eski haline döner.

    İnme geçirdikten sonra ne kadar erken müdahale edilirse kalıcı hasar oluşma olasılığı o kadar azalır.

    İnme nasıl anlaşılır?

    Bu semptomlardan herhangi biri olursa vakit geçirmeden doktora başvurunuz:

  • Yüzde, kolda, bacakta güç kaybı, uyuşmalar, karıncalanma hissi,
  • Konuşmanın bozulması, konuşmakta becerisizlik, söyleneni anlayamama,
  • Aniden başlayan ve başka bir nedenle açıklanamayan şiddetli başağrısı,
  • Görme kaybı,
  • Yürüyememe, denge kaybı,
  • Ani başlayan bulantı, kusma,
  • Ani bilinç kaybı.

    Bazı kişilerde bu semptomlar çok kısa süre görülür, örneğin birkaç dakika, sonra geçer. Bu atağa "Geçici İskemik Atak" denilir. İhmal edilmemelidir. Geçici iskemik atak geçiren kimselerin inme geçirme riski çok yüksektir.

    Kimler inme geçirmeye daha yatkındır?

  • Atherosklerozlular
  • Kontrolsüz diyabet hastaları
  • Yüksek tansiyonlular
  • Yüksek kolesterolü olanlar
  • Sigara içenler
  • Geçici iskemik atak geçirenler
  • Kalp hastalığı bulunanlar
  • "Carotis" arterinde hastalık olanlar

    İnmeden nasıl korunulur?

    Doktorunuzla bu konuda görüşmeli ve tavsiyelerine uymalısınız. Bunun dışında alabileceğiniz diğer önlemler şöyledir:

  • Kan basıncınızı kontrol altında tutunuz.
  • Aşırı yağlı ve kolesterollü gıdalardan kaçınınız.
  • Diyabet hastasıysanız kan şekerinizi iyi takip ediniz.
  • Alkolü azaltınız.
  • Sigara içmeyiniz.

    Sağlıklı ve keyifli bir yaşam dileklerimizle.